İletişim Nedir ?
İletişim; bireylerin duygu, düşünce, bilgi ve ihtiyaçlarını sözlü, sözsüz veya yazılı yollarla karşısındakine aktardığı bir süreçtir. İletişim aynı zamanda bireyler arasında anlam oluşturma ve bağ kurma sürecidir (2016, McCornack).
Çocuklar İçin İletişim Neden Önemlidir ?
- İletişim, Beyin Gelişimini Etkiler: Çocukların beyinleri, özellikle duygusal ve sosyal alanlarda, etkileşim yoluyla gelişir. Olumlu, sıcak, destekleyici iletişim tarzı; beynin üst bölümlerini (empati, dürtü kontrolü) geliştirir. Tersine, tehditkâr veya soğuk iletişim, alt beyni (kaygı, korku) aktive eder.
- İletişim Bağ Kurmanın Bir Yoludur: İletişim, çocuğun “Ben duyuluyorum, kabul ediliyorum” mesajını almasını sağlar. Bu bağ, çocuğun hem sınıf içinde hem de sosyal ilişkilerde kendini güvende hissetmesini sağlar.
- İletişim Davranışın Altındaki İhtiyacı Görmeye Yardımcı Olur: Zorlayıcı çocuk davranışları çoğu zaman bir mesaj içerir. Çocuklar genellikle ihtiyaçlarını doğrudan ifade edemez. Bu noktada iletişim, sadece bilgi alışverişi değil, aynı zamanda bir ihtiyaç okuma aracıdır.
Etkili İletişim Nasıl Sağlanır ?
Etkili iletişim için en önemli etkenlerden birisi karşımızdaki kişiyi tüm varlığımızla ve içtenlikle dinlemektir. İletişimin saygı, nezaket ve empati unsurlarını içermesi gerekir. Burada, gönülden verme kavramını ele alabiliriz. Karşıdaki kişiyle kurduğumuz ilişkide gönülden verdiğimiz zaman bir noktada bunun karşılığını alacağımızı söylemek mümkündür. Elbette bu bir anda olabilecek bir şey değildir. Bunun için belli bir zamana ihtiyaç vardır.
Bu iletişim biçimden kendimizi net şekilde ifade etmek önemlidir. Burada 4 unsur ön plana çıkar
- Gözlem: Burada bizi rahatsız eden gözlemlediğimiz somut davranışın ifade edilmesi
- Duygunun ifade edilmesi bu gözlemin bizde yarattıkları. Duygularımızı dile getirerek yaralanabilirliğimizi göstermek, anlaşmazlıkları çözmeye yardımcı olabilir. İletişimde duyguları dile getirmek, düşünce ve değerlendirmelerden ayırt edilmesini sağlar.
- Bu duygunun bizde yarattığı ihtiyaçlar. Birisi bizimle olumsuz biçimde bir iletişim kurduğunda, verilen mesajı alırken dört seçenek vardır.
- Kendimizi suçlamak
- Başkalarını suçlamak
- Kendi duygu ve ihtiyaçlarımızı fark etmek
- Diğer kişinin olumsuz mesajının ardında saklı olan duygu ve ihtiyaçları sezmek
Etkili İletişimin Önündeki Engeller
1.Yargılayıcı İfadeler Kullanmak:
Kaşıdaki kişiyle kurduğumuz iletişimde yargılayıcı ifadeler kullanmak iletişimi olumsuz etkileyen unsurlardan biridir. Çoğu zaman öğretmen tarafından verilen bir ödevi yapmak istemediğimizde öğretmeni mantıksız ya da kötü olduğu yönünde etiketleriz. Etkili iletişimin önündeki en büyük engellerden birisi bizim değerlerime uymayan davranışları ifade ederken, davranıştan bağımsız olarak kişiye yönelik ifadelerde bulunmaktır.
“Tembelsin”, “Saygısızsın”, “Uslu dur!”
Bu tür etiketlemeler, çocuğun savunmaya geçmesine neden olur.
Alternatif: Gözleme dayalı net ifade:
“Etkinlik sırasında yerinden kalktığını gördüm.”
2.Karşılaştırmalar Yapmak:
İletişim sırasında çocukları birbirleriyle kıyaslamak, onların benlik algısını olumsuz etkiler. Özellikle aile içinde ve sınıf ortamında “Ayşe ne kadar düzenli, sen neden değilsin?” gibi ifadeler, kıyaslanan çocuğun kendini yetersiz, değersiz ya da sevilmeyen hissetmesine neden olabilir.
Karşılaştırmalar çoğu zaman davranışın değişmesine değil, utanç ve kıskançlık gibi duyguların gelişmesine yol açar.
Ayrıca karşılaştırma yapılan “örnek” çocuğa da istenmeyen bir baskı yüklenmiş olur.
Alternatifi: Her çocuğun bireysel gelişimini, çabasını ve ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak iletişim kurmak.
Örnek: “Etkinliğe katılmakta zorlandığını fark ettim. Neye ihtiyacın olduğunu birlikte konuşabilir miyiz?”
3. Sorumluluktan Kaçan Dil (Zorunluluk Dili):
“Yapmak zorundasın.”, “Kurallar böyle.”, “Ben de istemem ama mecburuz.” gibi ifadeler, bireyin kendi seçim gücünü elinden alır.
Bu dil, hem çocukta hem yetişkinde direnç yaratır çünkü kişi, eylemi istemeden yapmak zorunda kaldığını hisseder.
Marshall Rosenberg’e göre bu dil, şiddetin tohumlarını atar çünkü birey, eylemin sorumluluğunu başkasına (kurum, kural, otorite) yükler.
Alternatifi: Kendi ihtiyaç ve değerlerinden yola çıkarak dürüstçe iletişim kurmak.
Örnek: “Bu etkinliği birlikte tamamlamak istiyorum çünkü senin katkın bizim için değerli.”
4. Ödül ve Ceza Kullanımı
Davranışı kontrol etmek amacıyla kullanılan ödül-ceza sistemi, çocuğun içsel motivasyonunu zayıflatır.
Ödülle gelen davranış, ödül olmadığında ortadan kalkabilir. Ceza ise kısa vadeli uyum sağlasa da uzun vadede kızgınlık, korku ya da pasif direnişe neden olur.
Bu yöntemler, çocuğun davranışlarının ardındaki duygusal ihtiyacı anlamayı engeller.
Alternatifi: İçsel motivasyonu ve ilişkinin kalitesini merkeze almak.
Örnek: “Bu kurala uyman önemli çünkü burada herkesin güvenliğini gözetiyoruz. Senin fikrini duymak isterim.”
5. Duyguları Bastırmak veya Küçümsemek
“Ağlama, bir şey yok.”, “Kızacak ne var?”, “Abartıyorsun.” gibi ifadeler, çocuğun yaşadığı duyguyu geçersiz kılar.
Çocuk zamanla duygularının yanlış ya da utanılacak şeyler olduğuna inanır. Bu da duygusal bastırmaya, içe kapanmaya ya da patlamalara neden olabilir.
Alternatifi: Duygulara alan açmak ve onları isimsiz bırakmamak.
Örnek: “Kırıldığını hissediyorum. Bu senin için önemli olmalı. Anlatmak ister misin?”
Kaynaklar:
Nelsen, J. (2022). Pozitif disiplin (Çev. E. Ayan). Butik Yayınları.
Siegel, D. J., & Bryson, T. P. (2020). Bütün-beyinli çocuk: Çocuğunuzun gelişen beynini anlamak ve kriz anlarında sağduyulu davranabilmek için 12 dev strateji (Çev. Z. Yalçın). Okuyan Us Yayın.


